Var oluşundan bu yana hep bir mücadele ve savaşın içinde olan insanoğlu tarihin tozlu ve karanlık kayıtları karıştırıldığında acımasız ve bir o kadar da gaddar hadiselerle iç içe gözükmektedir. Kimi zaman yakıp yıkmış, kimi zaman öldürmüş, kimi zaman ise öldürmekten de beter hale getirmiş. Saymakla bitiremeyeceğimiz cihan harpleri, ideolojik sebepler uğruna çıkan trajediler, pay edilemeyen dünya malı, etnik köken veya mezhep kavgaları… Kimine göre haklı kimine göre ise haksız olan bu çatışmalar insanoğlunun profilini çizer cinsten çıkıyor karşımıza. Peki ama neden?
İstisnai durumları göz ardı edecek olursak eğer kendini kötü olarak tanımlayan, bilerek ve isteyerek kötülük yaptığını düşünen insan var mıdır? Bence yoktur. Her insanın inandığı bir düzen muhakkak vardır. Bir yaratıcı, bir ilah, güç, para, ideoloji… Hareketlerini de bu düzen doğrultusunda gerçekleştirir. Hesap verme kaygısı birçok inanışın içinde bulunduğundan kendince dikkatli adım atarak doğru hamleyi yapmaya çalışır. Muhakkak bir sebebi olur hamlelerin ve bir amacı aynı zamanda.
Ne oluyor da insanoğlu bu kadar zarar verebiliyor kendine? Doğru bildiği gerçeklerin yanlış olduğu için mi yoksa kimine göre doğru olanın bir başkasına göre yanlış olması mı? Ya da doğruların birbirleriyle çelişiyor olması nedeniyle çakışan gerçeklerin sonucu mu? Daha da türetilebilir fakat tek bir cevap bulmak mümkün değil. Dünya üzerinde o kadar çok canlı var ki insanoğlunun kendi arasındaki mücadelesini bir tarafa koyalım etrafındaki diğer canlılarında bu mücadeleler sonucunda zarar görerek yok oldukları aşikâr.
Çözümü irdeleyecek olursak yapmacık barış çağrıları mı yoksa evrensel diye tabir edilen insan hakları mı? Belki hayvanları koruma dernekleri, belki ise doğa dostlarının yeşil hayalleri. Kendini kendinden koruyamayan insan diğer canlıları koruyabilir mi? Bir canlının çıkarının bir diğer canlıya dokunduğu anda güçlü olanın gerçekleri uygulandığı bu dünya düzeninde şüphesiz en çok düzen değiştiren insanoğlu, içinde yaşadığı bu dünyayı kendince iyi bir hale getirirken, gün geçtikçe yaşanamaz bir hale sokuyor. Kendi de farkında ki tükeniyor bu yamuk dünya her gün biraz daha yaklaşıyor sona.
Bir gerçek var ki ne doğruların faydası var dünyaya ne de yanlışların, sonuç olarak hepsi tüketiyor onu. Haliyle içindekiler de tükeniyor gün geçtikçe ama bir doğru uğruna ama yanlışlar ardında.
Şimdi en doğrusu arkanıza yaslanıp çayınızı yudumlarken düşünmek bu dünya düzeni içerisinde ki rolünüzü. Ardından iç muhasebenizi yapıp ne kadar vicdanınızla yüzleşebildiğinize bakın. Eğer ki rahatsanız ne mutlu size. Dünyaya gelecek olursak boş verin nasılsa tükeniyor zaten, düzenin içerisinde ki küçük bir aktör olarak onu kurtarma şansımız yok, maksat tarafımız belli olsun. Kendi inanışım doğrultusunda dünyayı terk edince heybenizde iyi işlerin olmasını tavsiye ederim. Zira hesap günü işler istenildiği gibi olmayabilir.
Comments